Aşk ve sevgi kavramları üzerine çok şey yazılıp söylenmiştir. Ancak bu kavramların patikteki hali olan “ilişki” aşaması hakkında pek yazılmıyor sanki. İlişkiden kastım, halk asında “flört etmek” ya da “çıkmak” konusundan bahsediyorum.
Biri ile çıkarsınız. Hayatınızdaki şeyleri paylaşırsınız ve birbirinizin hayatına bağlanırsınız. O kişi bir süre sonra artık sizin bir akrabanızmış gibi size yakın gelir. Kalabalıkların arasında onun yüzünü gördüğünüzde yüzünüzdeki ifade hemen değişiverir. O artık herhangi biri değildir. O size özeldir herkesin içinde. Varlığınız bir anlam kazanır. Bir insanın hayatını doldurmuş olduğunuzu düşünürsünüz.
İlişki paylaşılan zaman ve anılarla beraber gelişir. Bir gemi limana yanaştığında onu limana sabitlemek için bir halat atılır limandaki demire. Hatta bazen daha sağlam olsun diye 2 halat atılır. Daha sonra da bu geminin limandan ayrılma vakti geldiğinde de o halatlar demirden çözülür ve böylece gemi uzaklaşır limandan. İlişki süresince yaşadığınız her bir güzel anıyla da aslında birbirinizin kalbine birer halat atmış olursunuz. Ne kadar çok şey yaşamışsanız o kadar çok halat düşünün… Hal böyle iken, ayrıldığınızda da birbirinizin kalbine attığınız halatların sayısı kadar zaman sonra birbirinizi unutabilirsiniz. Birini çabuk unutabilmişseniz aslında o kişi ile pek fazla güzel ve anlamlı şeyler yaşamamışsınız demektir. Hala unutamıyorsanız bu da henüz çözülmesi gereken halatların var olduğu anlamına gelir.
Başka bir açıdan bakacak olursak, aslında bir insan ile ciddi bir ilişkiniz var ise siz aslında 2 kişi değil 1 kişi oluveriyorsunuz. Yani tek vücut tek ruh… Ona kızdığınızda aslında kendinize de kızmış olursunuz. Ona söylediğiniz her sözü aslında kendinize söylemiş oluyorsunuz. O kişi de öyle olur. Aslında başarılı ilişkilerin ortak özelliklerinden birisi de budur. Çiftlerin bu bilince sahip olmaları… Örneğin sevgilinize sinir bozucu bir laf söylediniz. Böyle bir durumda sevgiliniz size şunu söylemede çok da haksız olmuş olmaz. “Ben senin tercihinim. Sen beni seçtin ve hayatına aldın. İnsan beğendiği bir şeyi hayatına alır. Sona da bir bütün olur. Sen-ben ayırımı yok. Biz diye bir şey var. Dolayısıyla sen bana değil bize söylemiş oluyorsun bu lafı.”
Bir başka husus ise; tek vücut olan bu çiftlerin ilişkileri ile ilgili sorunlar konusunda kesinlikle başkalarından fikir alışverişi yapmamaları gerektiğidir. Örneğin sevgilinizle ya da eşinizle bir sorun yaşadığınızı düşünün. Bu sorunu beraber oturup çözemiyorsanız başka zamana ertelemelisiniz. Bu zaman 2 saat sonrası da olabilir, 1 gün sonra ya da 1 hafta sonra da olabilir. Ama ne olursa olsun beraber çözülmesi gerekir. Bunu yapmak yerine başka bir insana anlattığınızda ve o kişiden aldığınız tavsiyeler doğrultusunda hareket ettiğinizde işler karışır. Size tavsiye veren kişi bu dünyadaki en iyi kalpli, en akıllı ve en dürüst insan bile olsa, size vereceği tavsiye ne kadar masum ve iyi niyetle olursa olsun en nihayetinde ilişkinizi zehirler. Bunu şu somut örnekle açıklayabiliriz. Ali ile Ayşe’nin kan grubu 0 Rh negatiftir. Bu iki kişi de trafik kazası geçirirler ve bir hastaneye yatırılırlar. Acilen kana ihtiyaçları var. Bunların çok samimi, iyi yürekli ve sağlıklı Fatma isminde bir de arkadaşları vardır. Kan grubu ise B Rh pozitiftir. Fatma bunların hayatını kurtarmak ister ve kan bağışında bulunmak ister. Bu tamamen iyi niyetli bir çabadır ancak siz de bilirsiniz ki Fatma’nın kanını bu çifte naklederlerse her ikisinin de kanı zehirlenmiş olur ve bunlar kısa bir süre içerisinde ölürler. Çift öldü diye Fatma kötü bir insan mıdır? Elbette ki hayır. Sadece o kanı bağışlamaması gerektiğini iyi bilmesi gerekirdi.
Bilinmesi gereken şudur; bir çift arasındaki ilişkinin boyutlarını en iyi yine o çift bilir. Dışarıdan bakanlar en fazla bir iki boyutunu bilir. Oysaki ilişkiler çok karmaşık yapılıdır. Binlerce boyutu vardır. Dışarıdan bakan birisinin onun hakkında sağlıklı yorum yapabilmesi için o ilişkinin bütün süreçlerini, boyutlarını ve sebep-sonuç ilişkilerini çok iyi bilmesi gerekir. Aksi takdirde yapacağı yorum o ilişkiyi tamir etmez aksine yerle bir eder. Bu yüzden, başkalarının ilişkilerindeki ya da evliliklerindeki sorunlara müdahale etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bunu güzel bir hikâye ile açıklamak isterim. Karanlık bir odaya bir tane fil koymuşlar. Odaya da birkaç insanı sırayla almışlar. Odadaki şeyin ne olduğunu söylemelerini istemişler. Birisinin eline filin hortumu denk gelmiş ve “Bu bir yılandır.” demiş. Başkası bacağına dokunmuş; “Ağaç” demiş. Diğeri kulağına dokunmuş ve “Yaprak” demiş. Bir başkası da beline dokunmuş ve “Kaya” demiş. Işığı açmışlar hepsi bir ağızdan “Fil” demiş. Sözün özü; insanlar sadece bilgileri kadar fikir yürütebilirler. Hakkında tam bilgiye sahip olmadığımız meselelerde kesin fikir yürütmemeliyiz. En fazla “Belki” diye başlayan cümleler kullanabiliriz. Aksi halde yanlış bir beyanda bulunmuş oluruz ve sonuçları da tahmin ettiğimizden çok daha ağır olabilir.
Yıllardır yetişkin öğrencilere ders vermekteyim ve ders aralarında sohbetlerimiz de olur. Çok başarılı evlilikleri olan kişileri de dinledim boşanmış ya da evlilikleri kötü geçen insanları da dinledim. Genel olarak şu sonuca vardım. Başarılı bir evlilik ya da ilişkinin sırrı; insanların birbirlerinin hassas olduğu noktalara dikkat etmeleri gerektiğidir. Örneğin bir erkek sevgilisinin ya da eşinin mini etek giymesinden hoşlanmıyorsa, kadın da buna saygı duymalıdır ve mini etek giymemelidir. Hatta bunu yapmak dünyanın en saçma fikri dahi olsa yapmalıdır. İşin mantık boyutu değil sonuç kısmıdır önemli olan. Kadın erkeğin top sakal bırakmasından hoşlanmıyorsa erkeğin de buna saygı duyması gerekir. Bunlar belki de basit konulardır. Ben sadece örnek manasında söyledim. Daha ciddi meseleler de vardır elbette. “Kişiler seviyorsa birbirlerini olduğu gibi kabul etmelidir” de diyebilirsiniz. Haklı olabilirsiniz fakat bu rahatsızlık düzeyinde bir konu haline gelmişse derhal düzeltilmelidir. Benim kanaatimce de başarılı bir ilişkinin ya da evliliğin sırrı, çiftlerin birbirlerini mutlu etmek için çaba sarf etmeleri gerektiğidir. Örneğin; “Benim sevgilim veya eşim mutlu değilse ben de mutlu olamam.” demelidir ve onu mutlu etmek için elinden geleni yapmalıdır. Karşı taraf da aynı şekilde düşünürse zaten sorun ortadan kalkmış olur.
Özkan Çelen
23 Ağustos 2013