Bir insanı seversiniz, onu hayatınıza alırsınız. Sonra da onu kendi zevkinize göre değiştirmeye çalışırsınız. Değiştirdikten sonra da onun istediğiniz kişi olmadığını düşünürsünüz. Oysaki siz, o kişiyi kendi haliyle nasıl idiyse öyle sevmiştiniz. Kendiniz değiştirdiniz ve kendi değiştirdiğiniz halini beğenmediniz sonradan. Suçu kendinize atmaktansa ona atarsınız. Bu tıpkı bir sergide çok beğendiğiniz bir tabloyu alıp evinize götürdükten sonra tablodaki resim üzerinde değişiklik yaptıktan sonra, o mahvettiğiniz resmi duvardan indirmenize benzer. Kendinize şunu sorsanıza ya, “Ben bunu ilk haliyle beğendim de aldım. Beğendiğim bir şeyi neden değiştirdim ki?” Velhasıl, insanları seviyorsanız, onları olduğu gibi bırakın. O zaman yıllar geçse de ilk günkü gibi sevmeye devam edersiniz emin olabilirsiniz. Bunu diyorum. Ancak biliyorum ki, siz yine de kendinizi tutamayacaksınız ve bildiğinizi okuyacaksınız. Çünkü sevdiğiniz şeyleri, kendi hayatınızdaki boşlukları doldurmak üzere aldığınıza inanıyorsunuz. Boşluğa girmiyorsa törpülersiniz, yine olmadı biraz yontarsınız, baktınız yine olmadı sağından solundan kesersiniz, inceltirsiniz. En nihayetinde o varlık ilk varlık değildir artık. Katil de sizsinizdir.
Özkan Çelen
12.02.2012 03:33