İnsanlık için faydalı bir bilgiye sahip olup da bunu onlara vermeyen bir kişi ile etrafındakiler açlıktan her gün kırılırken ekmeğini paylaşmayan bir kişi arasında bir fark göremiyorum.
Elbette ki, yaşamlarını sürdürebilmeleri için, insanların sahip oldukları bilgiyi bir şey karşılığında vermeleri gayet normaldir. Söz gelimi bir restoranda aşçıbaşı olarak çalışan birisi, emeğinin ve bilgisinin karşılığında para kazanmak istemesi onun hakkıdır. Ama sahip olduğu o aşçılık bilgisini başka insanlara öğretmekten kaçınıyorsa o zaman bilgi bencilliği yapıyordur. Onun aşçı olmasına vesile olmuş onca kişi yanlış mı yapmışlardı o zaman? Bilgilerini vermeseler miydi?
Özellikle kendi mesleğinin sırlarını paylaşmayan insanları anlayamıyorum. Diyeceksiniz ki, “O kişi eğer kendi mesleğinin sırrını insanlara açıklarsa, zamanla onun yaptığı işi başka insanlar da yapmaya başlar. O kişi de daha az iş yapar ve daha az kazanır ve hatta belki de açlıktan ölür.” Peki o zaman sorarım size. O kişinin o sanatı öğrenmesi sadece kendi varlığı ile mi mümkün oldu sizce? Bugün yepyeni bir şeyi meydana getiren bir kişi aslında başkalarının meydana getirdiği şeyler sayesinde başarmıştır. Söz gelimi, 1000 deneyden sonra ampulü bulan Edison, buluşunun formülünü insanlarla paylaşmasaydı çok mu haklı olurdu? Onun ampulü bulmasına elektriğin icadı, argon gazının keşfi, tungsten metalini işleyen insanlar yardımcı olmuşlardı. Eğer o insanlar bu bilgilerini paylaşmamış olsalardı, Edison ampulü bulamazdı. Bu yüzdendir ki, bilgi bencilliği yapan insanlar aslında insanlığa ihanet etmiş sayılırlar.
Şuan belki de bu yazımı okuyanlar arasında yüzlerce şiir yazan, fakat o şiirlerini hiç kimse ile paylaşmayan insanlar da mevcuttur. Bilsinler ki, onların o şiirlerini yazmalarına, yazıyı keşfeden insanlardan tutun da, ilkokul öğretmeni, sütçü, termik santral görevlisi, kömür çıkaran maden işçisi de dahil olmak üzere, belki de tüm dünyadaki insanların emeği vardır. Bunu bir abartı olarak görebilirsiniz ama bir gün bütün işinizi bir kenara bırakıp biraz düşünürseniz benim bu dediğime hak vereceksiniz. Bir an için kendinizi ve sahip olduğunuz maddi ve manevi şeyleri gözünüzün önüne getirin. Hayatınızda var olan, sahip olduğunuz veya olmadığınız her şeyde bütün dünya insanlarının emeği vardır. Bu bir tür emek zinciridir.
Doğduğunuz günden başlayın ve bu güne kadar yediğiniz, içtiğiniz, giydiğiniz şeylerden tutun da seyrettiğiniz filmlere kadar her şey, insanların ortaklaşa, akıl ve fikir paylaşımı sonucu yarattığı şeyleri birbilerine sunmaları ile size ulaşmıştır. Şimdi bütün bu nimetlerden faydalanmayı biliyorsunuz. Gün olur da siz bir bilgiyi meydana getirdiğinizde hangi vicdanla, hangi mantıkla onu insanlardan saklarsınız? Gerçekten de ben bunu idrak edemiyorum.
Bu bahsettiğim konu ile ilgili başımdan geçen bir olayı paylaşmak istiyorum. Bir gün Ortaköy'de arkadaşlarla gezerken bir köşede Hint kınası ile dövme yapan orta yaşlı bir kadın gördüm. Ben de kendi çapımda dövme desenlerine benzer değişik çizimler yaparım. Lise yıllarında arkadaşlarımın kollarına tükenmez kalem ile çok kez bir şeyler çizmişimdir. Duyduğum kadarıyla Hint kınası ile yapılan dövmeler yaklaşık 1 ay kalıyormuş. Ben de Hint kınasının nerde satıldığını bilmediğim için o kadına yaklaşıp sormak istedim. Sormaz olaydım. “Git! İşim gücüm var! Beni meşgul etme! Ben şimdi seninle neden zaman harcayayım? Sana neden Hint kınasının nerede satıldığını söyleyeyim?” arka arkaya saydı da saydı... Ben de hiç sinirimi belli etmeden. “Peki. Tamam. Kolay gelsin o zaman.” dedim ve uzaklaştım. Ben oradan uzaklaşırken bile o hala homurdanmaya devam ediyordu.
Kendi kendime düşündüm. Bu kişi o kadar meşgul olduğunu söylemek için o kadar cümle sarf etmek yerine, örneğin; “Mısır Çarşısı’nda bulabilirsin” diyebilirdi pekâlâ. Ben de teşekkür ederdim ve biterdi muhabbet. Söylemek istemiyorsa da, “Meslek sırrıdır, söylemek istemiyorum.” da diyebilirdi. Ama sanki onun bütün müşterilerini onun elinden almayı kafasına koyan biriymişim gibi panik tavır göstermesi de gerçekten acı bir durumdu. Sanki Hint kınasının nerede satıldığını bana söylerse kendisi işsiz kalacak.
Bu zihniyet iş yaşamında da çok kez kendini gösterir. İşe yeni başlayan birisi işini daha güzel yapmak için eski çalışanlardan bilgi almak istediğinde de çoğu zaman bu bilgiyi alamaz. Bu zihniyete sahip kişiler, o mesleği yeni kişilere öğretirlerse ilerde kendileri için tehlikeli olacağını düşünürler. Kendileri yeterli performansı gösteremedikleri için bir türlü yükselemezken, bu yeni yetme enerjik kişilerin işi öğrenir öğrenmez yükselmeleri gibi bir durum söz konusu olacağını bilirler çünkü.
Bu bilgi bencilliğini yapan insanların; ahlaken çok eksiklerinin olduğu kanısındayım. Ben de İngilizce derslerimi websitem aracılığı ile tüm insanlarla paylaşıyorum. Bu şekilde belki de insanlar benden özel ders almak yerine o videolardan faydalanmayı yeterli bulacaklar. Bu bağlamda benim yaptığım mantıksız bir davranış mı oluyor?
Her hal–u karda, kendi adıma şunu söylemeliyim ki, ben bilgimi paylaşmadığım zaman vicdan azabı çekerim. Şuan bu yazımı okuyup da saçma bulan insanların olma ihtimaline rağmen ben gene de yazmaktan ve paylaşmaktan vazgeçmiyorum. Çünkü çok iyi bilirim ki, ortaya ne ürün koyarsanız koyun, mutlaka %50’si beğenir ve diğer %50'si de beğenmez.
Özkan Çelen
20.08.2010 02:20