Güneşe muhtacız çünkü bize güzellikleri veren bir şeydir. O kadar güzeldir ki, biz onun değerini çok iyi biliriz. Atalarımız bile tapmışlar güneşe. Ben de hayranım güneşe. Lakin gelin görün ki güneşten nefret eden yaratıklar da var. Yarasa güzel bir örnektir.
Yarasa güneşi sevmez çünkü o kadar parlaktır ki, yarasanın karanlığını yakıp yok ediyor. Yarasanın elinde olsa yok ederdi güneşi ama yapamıyor. Şimdi yarasa güneşi sevmedi diye güneş kötü müdür gerçekten? Bazen biz istediğimiz kadar iyi ve güzel olalım, mutlaka bizim bu güzelliğimizi rahatsız edici bulan insanlar çıkıverir karşımıza. O kadar iyiyizdir ki, onlar bu iyilikten inanılmaz rahatsız olurlar. Çünkü içlerindeki kötülüğü çok daha net görüverirler ve kendilerinden o denli nefret ederler bilinçaltlarında. Ama bunu kendilerine itiraf etmekten de korkarlar ve bizi kötü görürler bunun yerine. Çünkü en kolay kaçış bu şekilde sağlanır.
Ben lise son sınıftayken Almanca öğretmenimiz, her arkadaşıma hatıra niteliğinde birer cümle yazmıştı. Her öğrenci için değişik bir cümle. Bana yazdığı şey; "Sarraf olan altından anlar, insan olan da insandan anlar." idi. O cümlenin etkisinde çok kalmıştım. Hala da öyle.
Çok dalga geçildim hayatımda. Ama buna rağmen mutlaka benim değerimi bilen, potansiyellerimi görebilen insanlar da vardı sağ olsunlar. Hayatımın her döneminde mutlaka bir kişi çıkıvermiş ve bana bir cümle söylemiştir ve beni hayata tekrar tekrar bağlamıştır.
Camcı dükkânında çalışırken bir gün gözlerim çöpe atılan cam ve ayna parçalarına takıldı. O an o cam parçalarını çöp olarak görmedim nedense. Orda bambaşka bir şey vardı. Aldım elime elması, başladım kesmeye cam parçalarını. Şekil verdim rodaj makinasında. Ölçtüm, biçtim, çizdim, bozdum, yapıştırdım söktüm… Nihayetinde mükemmel bir maket ev meydana getirdim. Binlerce cam ve ayna parçalarından oluşan villa tipi 2 katlı bir ev.! Bahçesine gerçek toprak koyup çim ektim. Havuz yapıp içine su, suya da kırmızı Japon balıkları koydum. Su kuyusu, köpek kulübesi, içinde tahtadan oyduğum köpek, posta kutusu, evin bacaları, bacanın birinde leylek yuvası, yuvanın içinde leylek ve ağzını açmış iki yavru -onları da tahtadan oymuştum. İçine ışık da koyunca ışıl ışıl bir güzellik haline geldi ev. Çok iyi paralar teklif ettiler satmaya razı olamadım. Düşünürüm bazen. O kimsenin değer vermediği cam kırıkları çok değerli bir şeye dönüşüvermişti bakmasını bilen gözler sayesinde.
Çocuğunuz, öğrenciniz ya da işçiniz.. Onlara iyi bakın. Kimsenin bakmadığı bir bakış açısıyla bakın bir gün. Fark edin. Kimse değersiz ve yeteneksiz değildir. Her varlık bir güzellik ve işe yararlılık potansiyeline sahiptir. Yeter ki siz bakmasını bilin.
Özkan Çelen
16.03.2010 - 00:20